Ziraat Fakültesi
Bahçe Bitkileri
051855002
Windows-7 İşletim Sistemine Giriş Windows 7 (önceden Blackcomb ve Vienna kod adlı) Microsoft Windows'un en çok kullanılan masaüstü işletim sistemidir. Microsoft tarafından kişisel bilgisayarlar, masaüstü, dizüstü, netbooklar, Tablet PC ve media center bilgisayarlarda kullanılmak için çıkan bir işletim sistemidir. 22 Ekim 2009 tarihinde piyasaya sürülmüştür.
Daha Fazla BilgiMicrosoft Word 2010, güçlü bir kelime işlemci programıdır. Gelişmiş biçimlendirme özellikleri sayesinde yazışmaların etkin kılınmasına yardımcı olur. Bu tür programlar kişiye bir çalışma alanı sağlayarak kağıda dökmek istediklerini bilgisayar ortamında hazırlamasına yardımcı olur. Microsoft Word 2010 programının dosya uzantısı bir önceki sürümü (Word 2007) gibi .docx olarak düzenlenmiştir.
Daha Fazla Bilgi01.12.2015Genel Bilgiler Microsoft Excel 2010, güçlü bir tablo işlemci programıdır. Excel her türlü veriyi tablolar ve listeler halinde tutar. Bu verileri analiz etmek ve verile üzerinde hesaplamalar yapmak için gerekli tüm araçlar Excel içerisinde mevcuttur. Microsoft Excel 2010 programının dosya uzantısı bir önceki sürümü (Excel 2007) gibi .xlsx olarak düzenlenmiştir.
Daha Fazla Bilgi08.01.2016Genel Bilgiler Microsoft PowerPoint 2010, güçlü bir sunu programıdır. PowerPoint ile herhangi bir konu hakkında etkili ve gösterişli bir sunum hazırlamak için metin, resim, grafik veya tablolar gibi nesneler eklenebilir. Eklenen metin veya nesnelere efekt verilerek hareketli sunumlar hazırlanabilir. Microsoft PowerPoint 2010 programının dosya uzantısı bir önceki sürümü (PowerPoint 2007) gibi .pptx olarak düzenlenmiştir.
Daha Fazla Bilgi10.02.2016 Facebook
bugün 2 milyara yaklaşan hatta bu sayıyı aşan kullanıcısıyla dünyanın en çok üyeye sahip ve en çok ziyaret edilen sosyal ağı olma özelliği taşıyor. Bu yazıda “Facebook Tarihi” başta olmak üzere “Facebook Nedir?”, “Facebook Nasıl Kullanılır?”, “Facebook’un Özellikleri Nelerdir?”, “Facebook İle İlgili Son Gelişmeler Nelerdir?” başlıkları çerçevesinde Facebook’u A’dan Z’ye inceleyeceğiz
Facebook Tarihi
Facebook, 4 Şubat 2004 tarihinde Harvard Üniversitesi’nde okuyan Mark Zuckerberg isimli öğrenci tarafından “The Facebook” adı ile kuruldu. Facebook ilk zamanlar Harvard Üniversitesinde öğrenim gören öğrencilerin kendi aralarındaki iletişim sağlaması amacıyla kurgulanmış ücretsiz bir uygulamaydı. Fakat kısa süre içerisinde kullanıcılarının beğenisini toplamış ve Harvard Üniversitesi dışında da popüler hale gelmiştir. Facebook’un nihai amacı insanların arkadaşlarıyla iletişim kurmasını sağlamaktı. Facebook kullanıcıları arkadaşlarıyla iletişim kurmak için not, durum güncellemesi, fotoğraf, video vb. öğeleri kullandılar. Bu da “sosyal paylaşım sitesi” kavramını doğurdu. Bu gelişmelerin ışığında Facebook‘un üye sayısı 5.5 milyonu aşmıştı.
2008 yılına gelindiğinde ise Facebook sunduğu birçok hizmetin yanında Farm Ville gibi popüler oyunlarla da popülaritesini korudu. Aynı sene içerisinde insanların birbirlerini Facebook’u kullanmaya davet etmesi ile beraber Facebook’un kullanıcı sayısı iki katına çıkarak üye sayısı toplamda 10 milyona ulaşmıştı.
2009 yılında Facebook, kullanıcıları “like” özelliği / kavramı ile tanıştırdı. Bununla birlikte “like” kavramı günümüz popüler kültürünün yadsınamaz bir gerçeği, ifadesi haline geldi.
Alexa istatistiklerine göre Facebook 2010 itibariyle dünyanın en fazla ziyaret edilen 2’inci sitesiydi. Dünya çapındaki başarıları katlanarak artan Mark Zuckerberg, Time Magazine tarafından ‘’Yılın Adamı’’ seçildi. Facebook bu yılı 500 milyon kullanıcı ile kapatmıştı.
2013 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun önemli bir kısmı Facebook kullanmaya başladı. Facebook sadece sıradan kullanıcıların değil, reklamcıların ve marka değerini arttırmak isteyen firmaların da odak noktası haline gelmişti. Burada dikkat etmemiz gereken konu ise iletişim, fotoğraf paylaşımı, bilgi aktarımı gibi sosyal kullanımlarının dışında Facebook’un ekonomik anlamda kazanç elde etmek isteyen firmalar için de uygun bir mecraya dönüşmesiydi.
Son iki yıla (2016’nın ve 2017’nin) baktığımızda Facebook 1 milyardan fazla ziyaretçisiyle dünyanın en çok ziyaret edilen siteleri sıralamasında üçüncüdür. Facebook günümüzde iletişim, fotoğraf / video paylaşımı, bilgi aktarımı gibi özelliklerinin ötesine geçip insanların anlamlı topluluklar oluşturduğu ve kriz anlarında dayanışma gösterdiği bir platform olma özelliği de taşımaya başlamıştır.
Sitenin farklı kullanımlarına son olarak 2017 yılında yaşanan olay ile örneklendireceğim. Meksika’da meydana gelen deprem de “Kriz Yardım Merkezi“ aracılığıyla milyonlarca kişi güvende olduklarını yakınlarına duyurdu bununla birlikte uygulama tekrar bir iletişim, fotoğraf paylaşımı, bilgi aktarımın ötesine geçip insanların anlamlı topluluklar oluşturduğu ve kriz anlarında dayanışma gösterdiği bir platform halinde karşımıza çıktı. Aynı sistem ülkemizde yaşanan terör ve deprem gibi üzücü olaylarla ve kriz anlarında da devreye sokuldu ve insanlar güvende olduklarını Facebook aracılığıyla arkadaşlarına bildirdiler. Kısacası lokasyon fark etmeksizin dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan kitlesel ve olumsuz olaylara Facebook duyarsız kalmıyor. Bu da kullanıcı deneyimi açısından Facebook’a artı puan olarak ekleniyor.
Facebook Nedir? Neden Önemlidir?
Dünyanın en geniş kullanıcı kitlesine sahip olan Facebook’un birçok ülke ve kültürdeki 7’den 70’e tüm insanlara, toplumlara ulaşıyor olmasındaki en temel sebep ücretsiz oluşudur. Buna ek olarak kullanımı kolay bir ara yüze sahip olması, sürekli yapılan güncellemeler ve iyileştirmeler Facebook’un popülaritesini özetlemek için yeterlidir.
Bahsettiğim üzere en temel amacı insanlar arasındaki iletişimi sağlamak ve iyileştirmek olan Facebook’un zaman içerisinde birçok farklı kullanım alanına şahit olduk. Örneğin işletmelere ‘’Facebook For Business’’ ile dijital reklamcılığa giriş yapıp 3D’ye (doğru mesajla, doğru zamanda, doğru kişilere) kolaylıkla ulaşabilme imkanını sunuyor.
Facebook’un Özellikleri
Fotoğraf / Video Özelliği: Facebook mutlu bir anımızı ölümsüzleştirmek için çekmiş olduğumuz fotoğrafları ya da videoları arkadaşlarımızı da etiketleyerek paylaşma imkanı sunuyor. Bunu yaparken gizlilik ayarları kullanıcıların inisiyatifine bırakılıyor.
Poke (Dürtme) Özelliği: Facebook kullanıcılarının birbirleriyle iletişime geçmesi için tasarlanmış farklı bir iletişim yöntemi.
Massenger: Kullanıcıların birbirlerine yazılı, görsel ve sesli mesaj göndermesini sağlayan mesajlaşma uygulamasıdır. Başta Facebook ile entegre bir uygulama iken sonradan kullanım için Facebook üyeliğinin gerekmemesi özelliği getirilmiştir.
Etkinlik: Çeşitli eğitim ve eventlerin oluşturulmasını sağlayan özelliktir. Facebook’ta bir etkinlik haberi herhangi bir mecraya göre çok daha hızlı görülüyor ve yayılıyor. Üstelik Facebook oluşturulan etkinliğe kimin katılıp-katılmayacağı gibi bilgileri de sunuyor. Davetiye kartları out of date olmuş durumda..
Canlı Yayın Özelliği: Bu özellik sayesinde anlık olarak çekim yapabilir ve arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.
Hikaye Paylaşımı: Snapchat’e ait bir özellik olan fakat Facebook tarafından da kullanılan story özelliğiyle 24 saatlik gönderiler oluşturabilir ve bunları arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.
Facebook İle İlgili Son Gelişmeler / Haberler
TBH (yani To Be Honest) Gelişmesi
Facebook; 2012 yılında 1 milyar dolara popüler fotoğraf / video paylaşım mecrası Instagram’ı satın aldı. Ardından 2014’te 450 milyon kullanıcısı olan popüler mesajlaşma uygulaması Whatsapp’ı 19 milyar dolara satın aldı. Bu iki büyük satın almanın ardından Facebook yeni bir satın alma daha yaparak bünyesine TBH (yani To Be Honest) uygulamasını ekledi. Popüler gelişmeleri ve gençlerin kullanım eğilimlerini hızlı bir şekilde fark eden Facebook her geçen gün kullanıcı sayısını attırmak ve içerik üretimi bakımından rakiplerinden önde olmak için çeşitli satın almalar yapan bir şirket.
Yeni Zaman Birimi: Flick
Yaptığı satın almalar dışında ilgi çeken haberlere de imza atan Facebook en son “Flick“ yani “kare anı” kelimesinin İngilizcesi olan “Frame Tick”in kısaltmasından türettiği yeni bir zaman birimi ile karşımıza çıktı. Flick, FPS (“Frame Per Second” yani bir saniyede kaydedilen ya da gösterilen kare sayısı) sisteminin yetersiz kalmasından dolayı icat edildi. Bilgilere göre bir Flick, saniyenin 705 milyon 600 binde biri olacak kısacası günlük hayatta ki kullanımı ideal olmamakla birlikte programcılar için çok kullanışlı olacak.
Marka ve İşletmelere Kötü Haber
Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in Facebook’u daha kullanışlı hale getirmek için 2018 planları arasında insanlar arası “network”ün daha ön planda olması var. Bununla birlikte şirketler, işletmeler ve medyaların etkileşimi daha da düşeceğe benziyor. Bu da demek oluyor ki işletme sayfaları ön planda olmak için daha çok sponsorlu reklam vermek zorunda kalacaklar.
Zuckerberg, bir açıklamasında Facebook’un “daha az reklam, haber ve tanıtım içerecek şekilde” önemli bir değişim geçireceğini belirtmiş ve platformda çok sayıda hatanın ortaya çıktığını ancak bazen araçların kötüye kullanılmasının önüne geçemediklerini aktarmıştı.
Reklam Yasağı
Son olarak Facebook tüm dünyanın dikkatini çeken bir yasakla gündeme geldi. Facebook, son dönemlerin en önemli para ve ekonomi odaklı teknolojik buluşlarından biri olan ve tüm ödeme sistemlerini alt üst eden “kripto paralar“ ile ilgili reklamlara yasak getirdiğini açıkladı. Firma bu kararın Facebook ve Instagram için geçerli olduğunu belirtti. Bu yasağın amacının yanıltıcı reklamlarla oluşan dolandırıcılık faaliyetlerinin engellenmesi olduğu belirtildi.
FACEBOOK
İç Mimar
WhatsApp
Akıllı telefonların yaygınlaşması ile mesajlaşma uygulamaları da artmaya başladı.
Bunlardan WhatsApp öyle tuttu ki şu anda geçtiğimiz yıllarda bir çok ülkede en çok indirilen iPhone ve Android uygulaması oldu. WhatsApp eski Yahoo! çalışanı olan Biran Acton ve Jan Koum tarafından ABD’de, Kaliforniya eyaletindeki Santa Clara kentinde kurulmuş. 2014’ün başlarına geldiğimizde WhatsApp 19 milyar dolar karşılığında Facebook’a satıldı.
WhatsApp, şüphesiz dünyanın en popüler mesajlaşma platformlarından biri. İnternet üzerinden karşılıklı mesajlaşma ve dosya gönderebilme programı olan WhatsApp, GSM operatörlerine ödediğimiz kısa mesaj ücretlerini azaltmanın en güzel yollarından biri
WhatsApp nedir
WhatsApp, akıllı telefonlar için geliştirilmiş bir mesajlaşma ve arama uygulaması. Yurtdışında seyahat ederken veya uzaktayken, WhatsApp kullanan arkadaşlarınızla dilediğiniz gibi mesajlaşabilir, çektiğiniz fotoğrafları ve videoları anlık olarak paylaşabilirsiniz, hem de hiçbir ücret ödemeden!
WhatsApp kullanabilmeniz için telefonunuzun internete bağlı olması gerektiğinden ya kablosuz ağa bağlanmanız ya da bir mobil internet paketi almış olmanız gerekiyor.
WhatsApp kullanabilmeniz için mesajlaşacak arkadaşınızın da WhatsApp kullanması gerekiyor. Böylelikle sınırsız mesajlaşmak, resim, video ve ses kaydı göndermek ve ücretsiz telefonla görüşmekmümkün.
Dünyanın neresinde olursanız olun internet bağlantınızın olduğu her yerden sevdiklerinizle mesajlaşmak, çektiğiniz fotoğrafları veya videoları gönderebilmek varken neden yapmayasınız?
WhatsApp nasıl kullanılır
Telefonunuza uygulamayı App Store‘den yükleyin. (Android telefon kullanıyorsanız Google Play‘e girin) App Store’u açın ve sağ altta yer alan büyüteç işaretine tıklayın. Üstte gelen kutuya WhatsApp yazın ve gelen uygulama penceresinde FREE yazan yeri tıklayıp telefonunuza indirin.
Uygulamayı bulun ve açın. Kayıt olurken sizdene GSM telefonu numaranız soracak, girin ve sonra numaranıza SMS ile gelen kodu girerek hattınızı doğrulayın. Cep telefonu rehberinizde bulunan kişileri WhatsApp tarayarak, uygulamayı kullanan arkadaşlarınızı listeleyecek. Listelenen arkadaşlarınızla anlık olarak artık sohbet edebilirsiniz.
Birden çok arkadaşınızla birlikte grup sohbeti yapabilir yada fotoğraf, video, müzik vb. gönderebilirsiniz.
Bu arada WhatsApp uygulamanın, mesajlaşama ve dosya gönderme seçenekleri dışında; bulunduğumuz konumu da arkadaşlarınızla paylaşabilmeniz mümkün.
Arkadaşlarınıza bulunduğunuz yeri uzun uzun anlatmanıza gerek kalmadan, share location (konum paylaş) seçeneği ile bulunduğunuz yeri gösteren harita bilgisi arkadaşınızın telefonuna yükleniyor ve bunu linki tıklayan arkadaşınız Google Map ile yerinizi rahatlıkla bulabiliyor.
Uygulama ile mesaj gönderirken karşı tarafın online olması da gerekmiyor. Tüm mesaj ve dosya göndermeyi offline modda yapabiliyorsunuz. Mesaj gönderilen kişi online olduğunda mesajları alıyor.
WhatsApp, iPhone dışında blackberry, Nokia ve Android tabanlı telefonlarda kullanılabiliyor.
Bilgisayardan Whatsap nasıl kullanılır
Whatsapp uygulamasını hemen indirin ve kullanmaya başlayın. WhatsApp’a PC’den ulaşmanızı sağlayan WhatsApp Web’i de kullanabilirsiniz. WhatsApp web nasıl kullanılır:
https://web.whatsapp.com adresini açın
Telefonunuzdan WhatsApp uygulamasını açın
Menü veya ayarlardaki WhatsApp Web’i tıklayın
Telefonun kamerasını ile laptop ekrandaki QR kodu okutun
Artık WhatsApp web’i laptoptan kullanmaya başlayabilirsiniz.
WhatsaApp‘ı bilgisayardan kullanmaya devam etmek için telefonunuzun internete bağlı olması şart, aksi halde mesaj gönderip alamıyorsunuz. Whatsap kullanımı ve arkadaş ekleme, dosya ve resim göndermenin ne kadar kolay olduğunu göreceksiniz.
WhatsApp
Michael KrossKıdemli İç Mimar
Twitter;
Twit diye tabir edilen maksimum 140 karakter uzunluğunda mesajlar gönderilip, alınabilen bir internet sitesidir. Twit atmaya başlamak için yapmanız gereken tek şey Twitter adresine giderek hesap açmaktır. Size ait bir kullanıcı adı ve şifre belirledikten sonra, isteğinize göre bir fotoğraf yükleyerek Twitter’ı kullanmaya başlayabilirsiniz.
Twitter’a ilk kez kaydolmuşsanız, twitlerini okuyacağınız insanları ve kurumları takip etmelisiniz, bunun için “kimi takip etmeli” kısmına girebilir, burada Twitter, kullandığınız E-posta veya size ait bir Facebook hesabı ile ilgili bilgileri girip burada arkadaşınız olan kişileri bulabilirsiniz. Belirli bir profili aramak isterseniz arama kutusundan aramak istediğiniz herhangi bir şeyi yazıp bulabilirsiniz. Twitterda birisini veya bir kurumu takip etmeniz için o şahsı gerçek hayatta tanımanız veya kurumla herhangi bir bağlantınızın olması gerekmez. Ayrıca Twitter’da birçok takipçisi olan profiller gerçek bir kişiye veya kuruma bile ait olmayabilir. Her ne olursa olsun bu ve benzeri profillerden haber almak, attıkları twitleri görmek istiyorsanız tek yapmanız gereken “takip et” butonunu kullanmak olmalıdır. Twitter’da takip ettiğiniz bir kişi herhangi bir twit attığında siz bu twiti kendi sayfanızda okuyabilirsiniz.
Twitterda “#” , “@” Sembolleri- Özel Mesaj ve Retweet
Twit atarken herhangi kelime başına “#” sembolü koyarsanız, yazılan kelime bu kelimeyi içeren diğer atılan twitlerle birlikte gruplanmaktadır. Bunun anlamı herhangi bir konu hakkında Twitter da ne düşünüldüğünü öğrenmek isterseniz, o konunun(kelimenin) başına “#” sembolü koyup bunu gerçekleştirebilirsiniz.
Twitter’da bir kişinin kullanıcı adının önünde “@” yer alırsa, atılan twit “@” sembolü önünde olan kullanıcı tarafından görülür. Yani attığınız bir twitin özel olarak birine yazıyor ve bundan sizi takip eden kişilerinden haberi olmasını istiyorsanız bu sembolü kullanabilirsiniz.
Twitter’da özel mesajı sadece sizi takip eden kullanıcılara-profillere gönderebilir, diğer profillere özel mesaj gönderemezsiniz.
Retweet beğendiğiniz bir twiti kendi sayfanızda yani sizi takip eden kişilerle paylaşma imkanı kılar.
Twitter
Amy Warmouthİç Görselleştiricisi
Instagram
, Kevin Systrom ve Mike Krieger tarafından ilk olarak iPhone için 2010 Ekim’de geliştirilen, sahip olduğu kaliteli filtreler ve sosyal ağ özellikleri ile kısa zamanda oldukça popüler olan bir fotoğraf paylaşım uygulaması. Kendileri instagramı yarattıklarında dünyayı bu kadar değiştireceğini düşünmemişlerdir sanırım.
Instagram o kadar popüler oldu ki; şu sıralar günde 80 milyon fotoğraf paylaşımı, 3 buçuk milyar beğeni yapılıyor. Bu değerler gittikçe de yükseliyor. Çoğu gençler olmak üzere günde yarım milyar insan aktif olarak instagram’ı kullanıyor. Değeri ise 10 milyar Dolar’ın üzerinde.
Instagram nedir
Instagram ne demek: Digital dünyadan önce teknoloji dünyası “instant” yani anında fotoğraf çeken makinelerle övünüyordu. İnstagram’ın adının ikinci bölümü olan gram ise bizdeki karşılığı Telgraf olan Telegram’dan geliyor. Telgraf da bir gönderme şekliydi. “Instant Telegram” kelimesine baktığımızda anında (foto) gönderme anlamına geliyor. Insta-gram adı işte böyle doğdu.
Instagram akıllı telefonlarda kullanılan bir fotoğraf ve video paylaşım uygulaması. Bu uygulamayı bu kadar cazip kılan ise çektiğiniz sıradan fotoğrafların üzerinde pratik bir şekilde çeşitli filtrelerler kullanarak, şahane görünüme sahip fotoğraflar elde edebilmeniz.
Çektiğiniz basit bir fotoğraf, uygulanan hazır onlarca farklı efektten biri ile göz kamaştırıcı olabiliyor. Bunun yarattığı tatmin kısa sürede Instagram kullanıcılarının gönlünü fethetti. Çekilen fotoğrafların sosyal medyada göre diğer kullanıcıları instagram’a üye olmak için kolları sıvadı.
Instagram nasıl kullanılır
İnstagram nasıl kullanılır diye fazla dert etmeyin. Facebook sayfamdan insanları instagram’a davet ettiğimde insanların yeni bir sosyal medya platformuna alışmakta zorlanacaklarını düşündüklerini gördüm. Oysa ki instagram kullanımı çok kolay ve basit.
İnstagram indirmek için öncelikler akıllı bir telefonunuzun olması gerekiyor. Bilgisayardan kullanıcı adı ve şifre oluşturarak Instagram hesabı oluşturamıyorsunuz. Bilgisayarların yerine geçmeye başlayan akıllı telefonlar zaten artık elimizden düşmüyor. Iphone, Samsung, General Mobile, Vestel Venüs gibi akıllı telefonunuza instagram’ı indirmeniz ve üye olmanız gerekiyor.
Aşağıda instagram kullanımı anlatımını iPhone Instagram uygulaması üzerinden anlatmaya çalıştım. Samsung ve diğer Android uygulamalarda da benzer yolu izleyerek istagram’a kaydolun.
Instagram kullanımı resimli anlatım
iPhone kullanıyorsanız App Store uygulamasına girin ve uygulamanın sağ altında yer alan “Ara” sekmesine basın.
Üstteki arama kutusuna Instagram yazın ve arayın. Gelen Instagram uygulamasını indirip telefonunuza kurun.
Android telefon kullanıyorsanız Google Play Store’dan ücretsiz olarak indirebilirsiniz.
Instagram’a ilk defa kayıt olacakların, uygulamayı indirdikten sonra Facebook ile kolayca üye olabilirsiniz. Cep telefonu numaranız veya mail adresiniz, ad ve soyadınızı girin. Kendine özel bir kullanıcı adı bulun ve unutmayacağınız bir şifre belirleyin. Her ikisinde de Türkçe karakter kullanmayın. Sonra da Kaydol butonuna basın. Eğer daha önce kullanılmış bir kullanıcı adı seçerseniz kabul edilmez. Başka bir kullanıcı adı seçmeniz gerekir.
Artık Instagramı kullanmaya hazırsınız. İlk üye olduğunuzda gelen sekmede Facebook ile bağlanıp, Facebook arkadaşlarınızın instagramlarını takip edebilirsiniz. En altta kullanmaya başla seçeneğini tıklayarak ana sayfaya gidin.
Telefonunuzun sol alt köşedesindeki ev işaretini tıkladığınızda, arkadaş listesine eklediğiniz kişilerin paylaşımları Facebook zaman akışı gibi, karşınıza çıkar.
Altta ev işaretinin yanındaki büyüteç şeklindeki buton ise keşfet sekmesi olarak adlandırılıyor. Burada dünyada ilgi gören ve sizin de ilginizi çekebilecek fotoğraflar var. İnstagram ilgi alanınızı öğrendikçe, burada sizeinle ilgili kişilerin paylaşımlarını gösterir. Hoşunuza giden paylaşım hesaplarını takip edebilirsiniz. Bu sayfaın en üst kısmında arama bölümü var. Buraya arkadaşlarınızın instagram kullanıcı adlarını yazıp aratırsanız arkadaşlarınızı bulup tekip edebilirsiniz.
Instagram penceresinin altında ve ortada yer alan + butonu ise fotoğraflarınızı Instagrama yükleyeceğiniz yer. Fotoğraflar galerinizden bir fotoğraf seçerek, ekranın sağ üst köşesindeki ileri butonuna basın. Gelen pencerede sol altta çeşitli filtrelerden beğendiğinizi fotoğrafa uygulayın. Ekranın sağ alt köşesindeki Düzenle butonuna basarak da fotoğrafın ışığı, rengi, keskinliği ve kontrastı gibi bir çok seçenekle oynayabilirsiniz.
Camera butonunun sağında, içerisinde kalp olan balon ise sizin yayınladığınız fotoğrafların aldığı beğeni ve yorumları görebilirsiniz. Yine aynı yerde arkadaşlarınızın neler beğendiğini de görebilirsiniz.
Sağ üs köşedeki ayarlar butonu ile fotoğraflarınızı hangi sosyal medya hesaplarınızı ile paylaşabileceğiniz, fotoğraflarınızın beğenilmesi veya yorum alması halinde push uyarı alıp almak istemediğiniz gibi ayarları yapabilirsiniz.
İnstagram paylaş butonu yok. Eğer sevdiğiniz fotoğrafları kendi hesabınızda paylaşmak istiyorsanız repost aplikasyonları yüklemeniz gerekiyor. Diğer seçenek ise ekren görüntüsünü almak ve resmi kesip yeniden paylaşmak olabilir.
Burada Facebook arkadaşlarınızı veya rehberinize kayıtlı olup da Instagram kullanan diğer arkadaşlarınızı bulup, takip ettikleriniz listenize ekleyebilirsiniz. Instagram kullanımı kolaydır, hemen deneyin. Aklınıza gelen sorular olursa buradan paylaşın.
Beni takip etmek için tıklayın: instagram.com/yoldaolmak
Eğer iyi bir Instagram kullanıcısıysanız, akışta sıralanan fotoğrafların altındaki yeni ok simgesini görmüşsünüzdür. Bu oka tıklayarak artık dilediğiniz bir fotoğrafı veya videoyu, istediğiniz kişiyle özel mesaj olarak gönderebiliyorsunuz. Şimdiye kadar sadece kendi cihazınızda kayıtlı fotoğrafları Direkt Mesaj yoluyla paylaşabiliyordunuz. Ancak hala instagram paylaş butonu sadece mesaj için kullanılabiliyor, repost yapamıyorsunuz.
Instagram kullanımı hakkındaki bilgiler umarım işinize yaramıştır. İlk Instagram fotoğrafı olarak neyi paylaştığınızı da yorum kısmında anlatın
Instagram
Skype
Skype, dünyanın sohbet etmesine olanak tanıyan bir yazılımdır. Milyonlarca kişi ve işletme Skype'taki diğer kişilerle bire bir ücretsiz görüntülü ve sesli çağrı ve grup çağrıları yapmak, anlık mesaj göndermek ve dosya paylaşmak için Skype kullanıyor. Skype'ı cep telefonu, bilgisayar veya tablet gibi size en uygun cihazda kullanabilirsiniz.
Skype ücretsiz indirilir ve kullanımı kolaydır.
Bir miktar ücret ödeyerek telefonlara çağrı yapabilir ve SMS gönderebilirsiniz. Size hangisi uygunsa, kullandığınız kadar ödeyebilir veya bir abonelik satın alabilirsiniz. Ve iş dünyasında bu tüm çalışan, ortak ve müşterilerinizin bulunduğu ekosistemi bir araya getirerek iş birliği içinde çalışabilmelerini sağlayacağınız anlamına gelir.
Skype'ı bugün deneyin ve arkadaşlarınızı, ailenizi ve iş arkadaşlarınızı eklemeye başlayın. Kişilerinizi bulmakta zorlanmayacaksınız; yüz milyonlarca kişi pek çok farklı amaç için Skype kullanıyor.
SKYPE
BİLGİSAYAR VE ERGONOMİ
Ergonomiye kısaca “fiziksel çevrenin insana uyumlaştırılması süreci” diyebiliriz. Günümüz endüstri çağında makine-insan arasındaki artan ilişkiler, insana uyumlu çevre, eşya, makine, ofis vs. gibi fiziksel çevre birimlerinin yaratılması çabalarını zorunlu kılıyor. Öyle ki artık sadece fiziksel çevrenin ergonomisinden değil, doğrudan insanın zihnine seslenen bilgisayar yazılımları, Internet, web dizaynı vs. gibi öğelerin de insana uyumundan (Zihinsel algılama, kolay kontrol edebilme ve yönlendirebilme açısından) bahsedebiliyoruz.
Bu anlamda ergonomi, birçok bilimsel disiplinin ortak çalışma alanı olan (Başta mühendislik, mimarlık, tıp, fizyoloji, anatomi, psikoloji, sosyoloji olmak üzere) bir yaklaşımlar bütünüdür. Tüm bu bilimsel disiplinler ortaklaşa bir insana uyumlaştırılmış ideal makine-çevre sisteminin arayışı içindedirler. Elbette ki bu arayışın temel amacı, sadece insanın kendisiyle barışık uyumlu bir çevrede yaşaması değil, en önemli üretim faktörü olan insan gücünün (ya da işgücünün) rahat, kolay ve sağlıklı bir şekilde üretim ve ekonomik faaliyetlerini sürdürebilmesini sağlayan makine, teçhizat, ofis, fabrika düzeni vs.nin yaratılması isteğidir.Çünkü bilinmektedir ki, insanın verimli çalışması, en iyiyi üretmesi ve ekonomik faaliyetlere en etkin şekilde katılabilmesi, bu ideal uyumun yakalanabilmesine bağlıdır.
Ergonomi Bilimi ve Uygulama Alanları
Ergonomi insanlarla sistemin diğer öğeleri arasındaki etkileşimi konu edinen bilimsel disiplin, insan iyiliğini ve bütün sistem performansını en iyi duruma getirmek üzere tasarımın kuram, ilke veri ve yöntemlerini uygulayan meslek dalıdır.
Ergonomi uzmanları iş, görev, ürün, örgüt, çevre ve sistemlerin değerlendirilmesi ve tasarımıyla uğraşır. Temel amaçları bunların insanların gereksinimi, yeteneği ve kısıtlılıkları ile uyumlu hale getirilmesidir.
Günümüzde ergonomistler uzay ve havacılık, kaza analizi, bilgisayar program ve donanım geliştirmesi, iletişim teknolojisi, eğitim teknolojisi, adli psikoloji, resmi araştırma kuruluşları ve laboratuarları, grafik ve iletişim araçlarının tasarımı, sağlık ve tıbbi teknoloji tasarımı, sistem yönetimi, üniversiteler, kullanım elverişliliği araştırmaları, sanal uygulamalar, işyeri tasarımı vb. gibi alanlarda çalışmaktadır.
Bilgisayar teknolojisi her geçen gün gelişmektedir. Gelişen bu teknoloji sadece dış görünüş ve bilgisayar hızını etkilemiştir. Yani şu zamanda bilgisayara sesli bir komut vererek onu kullanmak ve yönetmek mümkün değildir. Bilgisayarda somut, işimize yarayacak bir şeyler yapmak için saatlerce vakit geçiriyoruz. Bu zaman dilimi içerisinde de birçok konuda sağlığımızdan ödün veriyoruz. İşte bunu küçük tedbirler alarak en aza indirmek mümkün. En temel faktör bilgisayar karşısında doğru oturmaktır. Kişilerin vücut yapıları kişiden kişiye değişebildiği gibi, bilgisayar karşısında vakit geçirirken kullandığı araç-gereçlerde farklılık gösterebilir. Bu nedenle tekdüze bir bilgisayar masası düzeninden bahsedilemez. Temel olarak bakacak olursak seçilen koltuk önemlidir. Koltuğun yüksekliği ayarlanabilmeli, sırt desteği olmalı, dayanıklı bir koltuk seçilmelidir. Sandalye üzerinde yani bilgisayar karşısında uzun vakit geçirecek olduğumuzda oluşan bel ve boyun ağrılarını bu sayede en aza indirebiliriz. Bunun yanı sıra seçilen bilgisayar masaları da önemlidir. Monitör göz hizasından biraz daha aşağıda ve tam karşımızda olmalıdır. Yüksekliğini de buna dikkat ederek seçebiliriz. Bilgisayar karşısında dik oturulmalıdır. Uzun süreli çalışmalar yapılacak ise mutlaka aralar verilmelidir. Beslenme aksatılmamalıdır. Uzun süre bilgisayar karşısında çalışmak göz ve göz çevresinde ağrı, yorgunluk, gözlerde batma yapabilir. Monitörün parlaklığı, çözünürlüğü oda ışığına göre uygun şekilde ayarlanmalıdır. Bu sayede oluşacak göz kusurları da bir nevi en aza indirgenebilir. Gözlerle ilgili oluşan sorunların azaltılabilmesi için öncelikle göz muayenesi yapılmalıdır. Ayrıca çalışma sırasında ara vererek pencereden uzak nesnelere bakmak göz sağlığı açısından önemlidir. Bilgisayarı kullanırken yapılan tekrarlayıcı hareketler parmaklarda, el bileklerinde ve dirseklerde bozukluklara neden olabilir. Elde uyuşukluk, başparmak hareketlerinde ve el sıkma gücünde azalma görülerek el becerisi bozulabilir. Bel, baş ve boyun ağrıları oldukça sık görülmektedir. Bu ağrılar uzun süre bilgisayar karşısında hareketsiz kalma, stres, uygun olmayan duruş biçimleri gibi nedenlerle ortaya çıkmaktadırlar. Kas, kemik ve damarların aşırı gerilmesi bu tip hastalıkları yaratabilir. Bu rahatsızların ortaya çıkmasıyla direkt vakit kaybetmeden ortopedi uzmanına muayene olunmalıdır. Uzman tarafından bu hastalıkların vücutta yapısal değişikliğe neden olup-olmadığı araştırılır. Kalıcı değişikliğe neden olmadıysa uygun tedaviye başlanır. Genel sağlık durumlarının yanı sıra bunları bilerek bilgisayar kullanmak yaptığımız çalışmalardan keyif almamızı sağlarken aynı sağlığımızı korumamızı sağlar.
Duruş Biçiminiz Çalışırken veya oyun oynarken, yanlış vücut duruşlarından kaçınmak ve vücudunuzu rahat bir pozisyonda tutmak önemlidir. Bu yalnızca genel veriminizi artırmakla kalmaz, aynı zamanda MSD’leri önlemenize de yardımcı olur. Uzun süreli işler sırasında pozisyonunuzu değiştirmenin de rahatsızlıkları ve yorgunluğu önlemenize yardımcı olabileceğini unutmayın. Bilgisayarda çalışırken veya oyun oynarken, çevrenizi ve bilgisayar donanımınızı rahat ve gergin olmayan bir vücut duruşu sağlayacak şekilde düzenleyin. Çalışma alanınızı rahatsızlıkları önlemek için nasıl düzenleyeceğiniz, vücut ölçülerinize ve çalışma ortamınıza bağlıdır. Bununla birlikte, aşağıdaki öneriler daha rahat bir bilgisayar kullanım ortamı oluşturmanıza yardımcı olabilir. Sırtınızı desteklemek için şunları deneyin: Belinizi destekleyen bir sandalye kullanın . Çalışma yüzeyini ve sandalyenizin yüksekliğini, rahat ve doğal bir vücut duruşu sağlayacak şekilde ayarlayın .Bacaklarınızın rahat olması için şunları deneyin: Bacaklarınızı rahatça yerleştirmek ve hareket ettirmek için masanızın altındaki eşyaları çıkarın. Ayaklarınızı rahat bir şekilde zemine koyamıyorsanız bir ayak desteği kullanın. Aygıtlara en rahat şekilde ulaşmak ve omuz ve kollar için rahat bir duruş sağlamak üzere şunları deneyin: Klavyenizi ve fare veya izleme topunu aynı yükseklikte bulundurun; bunlar yaklaşık dirsek düzeyinde olmalıdır. Dirseklerinizle omuzlarınız arasındaki bölge yere dikey şekilde, rahat olmalıdır. Yazarken klavyeyi önünüzde ortalayın ve fare ya da izleme topunu klavyeye yakın bir konumda bulundurun. Sık kullanılan öğeleri, kolunuzun rahatça ulaşabileceği bir mesafede bulundurun . Rahat bir bilek ve parmak duruşu için şunları deneyin: Yazarken ve fare ya da izleme topu kullanırken bileklerinizi düz tutun. Bileklerinizi yukarıya, aşağıya veya yanlara bükmekten kaçının. Klavyenizin ayakları varsa ve bunların rahat ve düz bir bilek pozisyonu sağladığını düşünüyorsanız ayakları açın. Uzaktaki tuşlara parmaklarınızı gererek değil de tüm kolunuzu kullanarak erişmek için, yazarken ellerinizi ve bileklerinizi klavyenin üzerinde, serbest şekilde tutun. Boynun bükülmesini ve dönmesini en aza indirmek için şunları deneyin: Ekranın en üst kısmını göz hizasına getirin . Çift odaklı gözlük kullananların ekranı daha düşük bir düzeyde tutmaları veya bilgisayarla çalışırken kullanılmak üzere tasarlanmış gözlükler kullanma hakkında yetkili bir sağlık uzmanıyla görüşmeleri gerekebilir. Monitörünüzü önünüzde ortalayın. Belgelere monitörden daha sık bakıyorsanız, belgelerinizi tam önünüze ve monitörü biraz kenara yerleştirebilirsiniz. Belgelerinizi göz hizasında tutmak için bir belge tutucusu kullanabilirsiniz. Göz zorlanmalarını en aza indirgemek için şunları deneyin: Monitörünüzün önünde rahat bir pozisyonda otururken, monitörü kendinizden bir kol boyu uzaklığa yerleştirin. Parlamayı önlemek için, monitörünüzü parlamaya neden olabilecek ışık kaynaklarından uzak bir konuma yerleştirin veya ışık düzeyini kontrol etmek için pencerelerde perde kullanın. Ekranınızı temizlemeyi unutmayın. Kullanıyorsanız, gözlüğünüzü de temizleyin. Monitörünüzün parlaklığını ve karşıtlığını ayarlayın. Bilgisayar programınız ayarlamanıza olanak tanıyorsa, ekran yazı tipi boyutlarını rahat görebileceğiniz şekilde ayarlayın. Gücünüzü Kontrollü Harcayın Vücudumuz sürekli olarak fiziksel güçlerin etkisi altındadır. Yaralanmaların yalnızca araba kazası gibi yüksek etkili güçlerden kaynaklandığını sanabiliriz. Oysa, uzun süre tekrarlanan veya maruz kalınan düşük etkili güçler de yaralanma, rahatsızlık ve yorgunluğa neden olabilir. Düşük güç türleri arasında şunlar vardır: Dinamik güç: Hareket yoluyla (örneğin, yazarken tuşlara basmak veya fare düğmelerini tıklatmak) sarf ettiğiniz güçtür. Sabit güç: Belirli bir süre boyunca sarf ettiğiniz güçtür (örneğin, farenizi veya telefonu tutmak). Temas anında sarf edilen güç: Bir yüzeyin kenarına veya sert bir yüzeye dayandığınızda (örneğin, bileklerinizi masanın kenarında tutarken) sarf ettiğiniz güçtür. Düşük etkili güçlerin vücudunuzdaki etkilerini azaltmak için aşağıdakileri deneyin: Ellerinizi ve parmaklarınızı kasmadan, hafif vuruşlarla yazın çünkü klavye tuşlarına basmak çok az bir güç gerektirir. Fare düğmesini tıklatırken veya bir oyun çubuğu veya başka bir oyun denetim aygıtı kullanırken hafif dokunuşlar uygulayın. Fareyi elinizi kasmadan tutun ve sıkıca kavramayın. Yazarken avuçlarınızı veya bileklerinizi herhangi bir yere dayamayın. Avuç desteği (varsa), yalnızca yazmaya ara verildiğinde kullanılmalıdır. Yazmaya ara verdiğinizde veya fareyi kullanmadığınızda kollarınızı ve ellerinizi dinlendirin. Kollarınızı ve ellerinizi, örneğin masanın kenarı gibi hiçbir kenara dayamayın. Sandalyenizi, oturma kısmı dizlerinizin arkasına baskı yapmayacak şekilde ayarlayın. Mola Verin Mola vermek, vücudunuzun yaptığı işe ara vermesini sağlar ve MSD’leri önlemenize yardımcı olabilir. Size uygun mola uzunluğu ve sıklığı, yaptığınız işin türüne bağlıdır. Yaptığınız işe ara vermek ve gevşemek mola vermenin bir yoludur ancak başka yollar da vardır. Örneğin, yaptığınız işi bırakıp başka bir işle meşgul olmak (örneğin, oturarak yazarken, ayağa kalkıp telefonla konuşmak) bazı kaslarınızı çalıştırırken, diğerlerini dinlendirebilir. Günlük etkinliklerinizi çeşitlendirmek ve verimli çalışmak için aşağıdakileri deneyin: Çalışmanızı veya oynayacağız oyunu, aynı şeyi çok uzun bir süre yapmayacak şekilde planlayın (örneğin aynı işi yapmak veya vücudunuzun aynı uzvunu kullanmak). Aynı işi yapmak için fare ve klavye gibi farklı aygıtlar kullanın. Örneğin, bir belgede kaydırma yapmak için farenin tekerleğini veya klavyedeki ok tuşlarını kullanabilirsiniz. Daha az güç harcamanızı ve üretkenliğinizin artmasını sağlayacak donanım ve yazılım özelliklerini kullanarak daha verimli çalışın. Örneğin, Windows Başlat menüsünü açmak için Windows logo tuşuna basabilirsiniz. Yazılım ve donanım ürünleriyle birlikte verilen belgelerdeki bilgileri okuyarak bu ürünlerin özelliklerini öğrenin. Örneğin sık sık metin vurguluyorsanız, bir fare düğmesini ClickLock özelliğine atayın. Sağlıklı Kalın Sağlıklı bir yaşam tarzı, bilgisayar başında geçirdiğiniz süre de dahil olmak üzere, günlük etkinliklerinizi gerçekleştirmenize ve bunlardan keyif almanıza yardımcı olabilir. Ayrıca, bilgisayarınızı rahat ve verimli şekilde kullanmak için sağlığınız hakkında bilgi edinmek de önemli bir adımdır. Sağlığınızı korumak için aşağıdakileri deneyin: Dengeli beslenin ve yeterince dinlenin. Genel formunuzu korumak ve vücudunuzun gücünü ve esnekliğini artırmak için spor yapın. Size uygun esneme ve egzersizleri seçmenize yardımcı olması için bir sağlık uzmanına danışın. Stresle başa çıkmayı öğrenin. İşinizdeki stresi azaltmanın bir yolu, çalışma alanınızı ve zamanlamanızı gürültü ve dikkat dağıtıcı öğeleri en aza indirecek şekilde planlamaktır. Tıbbi ve fiziksel durumunuzun MSD ile nasıl ilişkili olabileceğini öğrenmek üzere bir sağlık uzmanına başvurabilirsiniz. Araştırmacılar MSD’ler hakkındaki birçok soruyu henüz yanıtlayamamış olsalar da, bunların nedenleri üzerinde, önceki yaralanmalar, şeker hastalığı, hormonal değişiklikler (örneğin hamilelik) ve romatizma da dahil olmak üzere, birçok faktörün rol oynadığı konusunda fikir birliği içindedirler. Sonuç Genel sağlık durumunuzun yanı sıra rahat ve verimli çalışma hakkında daha fazla bilgi edinmek, bilgisayar başındaki çalışmanızdan keyif almanızı sağlayacak önemli yollardır.
Bilgisayar güvenliği, elektronik ortamlarda verilerin veya bilgilerin saklanması ve taşınması esnasında bilgilerin bütünlüğü bozulmadan, izinsiz erişimlerden korunması için, güvenli bir bilgi işleme platformu oluşturma çabalarının tümüdür. Bunun sağlanması için duruma uygun güvenlik politikasının belirlenmesi ve uygulanması gereklidir.
Bu politikalar;
gibi bazı kullanım şekillerine indirgenebilmektedir.
Bilgisayar teknolojilerinde yer alan bilgisayar güvenliğinin amacı ise: "Kişi ve kurumların bu teknolojilerini kullanırken karşılaşabilecekleri tehdit ve tehlikelerin incelemelerinin yapılarak gerekli önlemlerin önceden alınmasıdır". Bilgi ve bilgisayar güvenliği daha genel anlamda, güvenlik konularını detaylı olarak ele alan "güvenlik mühendisliği"nin bir alt alanı olarak görülmektedir.
Bilgisayar güvenliği geniş anlamda bir koruyucu mekanizma olarak düşünüldüğünde, kişisel veya kurumsal bilgisayarlar için genel olarak aşağıdaki maddelerin hepsinini veya bazılarının uygulanması gerekmektedir:
gibi önlemler, basit gibi gözükebilecek ama hayat kurtaracak önlemlerden bazılarıdır
Yaratıcılık, diğer kişiler ile aynı şeye bakmak ama farklı olanı görmektir. Nasıl yaratıcılık yeni fikirleri oluşturma süreciyle ilgiliyse, inovasyonda bu yeni fikirlerin mal ve hizmetlere dönüştürülmesi sürecidir.
İhtiyaç, istek ve beklentilerinin yenilikçilik yoluyla tatmini ve yüksek katma değer üretmesi, inovasyon ile olmaktadır. İnovasyonun orijininde yenilikçilik yatar.
Geçmişten günümüze her alanda yenilikçi düşünceler ile gelişmeler sağlandı. Yenilikçilik, yeni bir şey bulmak ile birlikte var olan bir şeye yeni bir bakış açısı ile daha yararlı ve kullanılabilir hale getirmedir. Bu konuda Amerikalı mucit A. Graham Bell önemli bir noktaya değinmiştir. Bell : “Herkesin gittiği ana yoldan gitmeyin, o yolu terk edip ara yollara sapın. Mutlaka daha önce görmediğiniz yeni şeyler keşfedeceksiniz, bu yeni keşifleri daha başkaları izleyecek. Unutmayın ki; tüm yeni buluşların arkasında düşünce vardır.” diyerek yeniliğin mutlaka bir buluş ile değil, elinizdekileri farkı açıdan değerlendirerek de farklı şeylere ulaşılabilinileceğinin önemini ortaya koymuştur.
Bilim ile teknoloji arasında güçlü bir bağ vardır. Bilimsel bilgi yeni teknolojilerin üretilmesine yol açar. Buna karşılık bilim yeni bilgileri üretmek için teknolojilerden yararlanır. Benzer bir ilişkide, inovasyon ile teknoloji arasında vardır. İnovatif gelişmeler, teknolojinin gelişmesinde lokomotif görevi alır.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de yenilikçiliğin lokomotifi teknoloji denilebilir. İnovasyon sürecinde, yeni fikirlerin ya da ürünlerin ticarileştirilmesi, kazanca dönüştürülmesi vardır. Teknolojik yenilikleri düşündüğümüzde geçmiş ile günümüz arasında ne kadar yol alındığını net bir şekilde görebiliriz.
Müşterilerinin ihtiyaç, istek ve beklentilerini yerine getirebilen, günün gelişen yeniliklerine ayak uydurabilen şirketler bu konuda yeterince aktif olmayanlara göre çok daha başarılı olmaktalar.
Örneğin, çağımızın en çok ilgi gösterilen cihazlarından olan akıllı telefon firmalarının bazıları, çağımızdaki trendi öngöremediklerinden neredeyse yok olmakla karşı karşıyalar.
Yukarıdaki resimler geçmişten günümüze inovasyon sayesinde elde edilenlerin anlaşılması bakımından oldukça etkili olacaktır. Soldaki resimde Norwich City Konseyi’nin ilk bilgisayarı teslim ediliyor. Yıl 1957, sağdaki resimde ise dünyanın en küçük bilgisayarlarından 2”x2”x2” boyutlarında olan SolidRun’ın CUBOX-I mini bilgisayarı. Yıl 2014
1950’li yıllarda taşınması için bir taşıma firması ile anlaşılması gereken bilgisayar, günümüzde avuç içine sığacak hale gelmiş durumda. Bu değişiklikler neden olmuştur acaba? Bu soruya cevabı verirken günümüzdeki gelinen noktayı da göz önünde bulundurmak gerekir.
Zamanında bir şekilde, yine yenilikçi bir araştırmacı tarafından icat edilmiş olan bilgisayar’ın çalışma mantığına sadık kalınarak, en basit anlamda boyutu oldukça küçülmüş ve daha ticari bir boyut alarak, ihtiyacı olan bütün kesimlerin kullanımına sunulmuştur. Bu süreçte sadece bilgisayarda değişiklik olmamış, üzerinde kullanılan bütün donanım elemanlarındaki yenilikler, yine bilgisayar üzerinde kullanılarak, diğer alanlardaki inovatif değişiklikler ile günümüze gelinmiştir.
Geçmişte de yenilik vardı, üzerine konularak günümüzde de bu hız kesmeden devam etmekte. Toplumda ihtiyaç oldukça, ki bu kesinlikle olacak, yenilenme devam edecektir.
İnovasyon’un doğasında yenilik ve bu yeniliği kullanarak bundan kazanç sağlama yattığı için günümüzdeki global teknoloji şirketleri hayatta kalmak ve rakipleri karşısında fark yaratmak için ar-ge yatırımlarına büyük kaynaklar aktarmaktalar.
Hayat devam ettikçe inovasyon teknolojinin lokomotifi, teknoloji inovasyon’un esin kaynağı olacak.
Ancak inovasyon sayesinde teknoloji şu anki durumuna gelmiştir. Günümüzde teknolojinin en önemli unsurlarından olan bilgisayarın geçmişine bakacak olursak, günümüzdeki durumuna gelene kadar gerek fiziki şartların ve gerekse de ticari beklentilerin sayesinde müthiş innovasyon evresi geçirdiğini görürüz.
Bulut bilişim teknolojisinin gelişmesi sayesinde, büyük verilerin internet üzerinde depolanabilirliği ve bu verilerin erişilebilirliği olanaklı hale gelmiştir.
Bulut bilişim fikrinin temelleri 1950’li yıllarda atılmıştır. İnternet devlerinden olan Amazon, veri merkezlerini modernize ederek bulut bilişimin gelişmesinde anahtar bir rol oynayarak ilk gerçek bulut bilişim hizmeti olan Amazon S3’ün 2006 yılında hizmete girmesini sağladı. 2008’in ortalarına gelindiğinde, Gartner (Danışmanlık ve Araştırma Şirketi) bulut bilişimi bilgi teknoloji hizmetleri sektöründe hem kullanıcılar hem de tedarikçiler arasındaki ilişkiyi değiştirebilecek potansiyeli işaret etti. 2008 den bu yana Dünya’da yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. Son birkaç yıldır ülkemizde yaygınlaşan bu teknoloji oldukça hızlı bir şekilde büyümeye devam ediyor.
Günümüz teknolojisinde ki mevcut cihazlarda kullanıcılar her geçen gün daha fazla kişisel veri ve data saklamak istediği için barındırma kapasitesi büyük sorunlara sebep olmaktadır. Bununla birlikte cihazların özellikleri, kapasiteleri gittikçe artıyor. Bilgisayar, notebook, netbook, ve taşınabilir akıllı cihazların teknoloji ve kapasitesinin artmasıyla orantılı olarak fiyatlar da yükseliyor. Tüm bu sorunlara çözüm olarak ortaya çıkan Bulut (Cloud) Teknolojisi, internet üzerinden, erişimde bulunulan yazılım uygulamaları, veri depolama hizmeti ve işlem kapasitesi olarak tanımlanmaktadır. En düşük kapasiteli cihazla bile istenilen yerden istenildiği zaman her tür bilgiye, kişisel veriye ulaşmayı sağlıyor. Tüm bu işlemler için, dijital bir ağ aracılığıyla çoklu sunucu bağlantısı gerçekleştiriyor. Bulut teknolojisinin üç yapıtaşı ise SaaS (Software as a Service); yazılımı servis olarak sunma, PaaS (Platform as a Service); platform hizmeti ve IaaS’tır (Infrastructure as a Service); sunucu altyapı hizmeti.
Bulut teknolojisi şirketler, üniversiteler vb. büyük kuruluşlar tarafından kurulur ve paylaşılır. Bu teknolojiyi kullanmak, kişisel bilgisayarların yükünü azaltır ve çeşitli sayıda uygulama, bulut sunucusu tarafından sağlanır. Genellikle, kullanıcılar uygulamaları bilgisayarını indirmek ve yüklemek istemezler. Tüm işlemeler ve depolamalar, bulut sistemi tarafından sağlanır. İnternet üzerinde barındırdığımız tüm uygulama, program ve verilerimizin sanal bir makine üzerinde yani en çok kullanılan adıyla bulutta depolanması ile birlikte internete bağlı olunan cihaz ile her lokasyon da bu bilgilere, programlara ve verilere kolaylıkla ulaşım sağlanabilir.
Bulut Bilişim’in Geliştirme Modelleri
4 ayrı çeşidi ile karşımıza çıkan bu teknoloji farklı alanlarda,farklı biçimlerde kullanılmaya olanak sağlıyor.
Public Cloud (Genel Bulut): İnternet üzerindeki sunucular ile kurulan bir bulut teknolojisi. Küçük ve orta ölçekli şirketlerde kullanacağınız kullandığınız kadar ödeme yapılan bu modele örnek olarak, elektronik postalar gösterilebilir.
Private Cloud (Özel Bulut): Bilgileri önemli olan büyük şirketlerin tercih ettiği bir bulut teknolojisidir. Tüm bilgiler kurucunun elinin altındadır ve erişim güvenliği ve gizliliği yüksektir. Microsoft bunu size Hyper-V ve System Center Ürün Ailesi yardımı ile sağlamaktadır.
Hybrid Cloud (Melez Bulut): Public ve Private Cloud’un birleşiminden ortaya çıkan bulut teknolojisidir.Şirketlerin hacmine göre birleşim oranlarında farklılıklar görülebiliyor.
Community Cloud (Topluluk Bulut): Birkaç şirket ile ortak kullanılan hizmetleri barındıran bulut teknolojisidir. Topluluk üyeleri uygulama ve verilere erişebilmektedir.
Bulut Teknolojisi’nin Getirdiği Avantajlar
►Bulut bilişim sistemleri API’ler ile hızlı kullanım kolaylığı sağlıyor.
►Daha fazla depolama alanı, hızlı veri transferi ve bu yedekleme üzerinde maliyet tasarrufu yapabilme gibi bir takım olanaklar sağlıyor.
►Sürekli olarak artan verilerin arşivlenmesi, kullanıcıların yetki ve takibi gibi konuların oluşturduğu alt yapı karmaşası ortadan kalkıyor.
►Bulut teknolojisi yazılımları web tarayıcıları üzerinden çalıştığından, bilgisayar, tablet, akıllı telefon ve Smart TV’ler de kullanılarak platform bağımlılığından koruyor.
►Bulut yazılım hizmetini veren şirketlerin verilerinin tutulduğu serverları 7/24 yazılım ve donanımsal olarak güvenlik tedbirlerini aldıklarından dolayı ana bilgisayardan daha güvenlidir.
Bulut Teknolojisi’nin Dezavantajları
►Bulut teknolojisi servisi kullanarak veri saklanması, kullanıcının verilerini riske atması bilgi güvenliğini ve kullanıcı gizliliğini sağlayamamaktadır. Güvenlik açıkları oldukça fazladır.
►Ülkelerin ekonomik durumlarından dolayı dijital bölünmeyi arttıracak, bu da uluslararası, politik ve ekonomik sorunlar doğuracaktır.
►En önemli sorun ise depolanan verilere ulaşılabilmesi için internet bağlantısının olması gerekmektedir. Yani internet olmayan durumlarda bilgilerimize erişmek söz konusu değildir. İnternete bağlı olarak düşük hızlı internete sahipseniz veri alış-veriş hızınız da o derecede daha yavaş olacaktır.
►Hizmetlerinin gelişmesiyle birlikte donanımsal ve yazılımsal bakım ve tamir maliyetlerinin azalacak olması ve buna bağlı olarak da bu işi yapan Bilgi Teknolojisi (BT) uzmanlarının iş sahalarının daralması durumu da son dezavantajlardan birisidir.
Big Data ( Büyük Veri) ve Bulut İlişkisi
Big Data (büyük veri) ; zamanla elde edilen, yapılandırılmış ya da yapılandırılmamış, yani henüz geleneksel yöntem veya araçlarla işlenerek kullanılabilir hale getirilmemiş verilerdir. Kısaca bilgisayarın işleyemeyeceği kadar büyük veriler anlamına geliyor diyebiliriz.
Son birkaç yılda verilerin % 90’ı üretildi. Veriler mobil cihazlarımız, yazılım kayıtları, kameralar, mikrofonlar, sosyal medya, internetteki tüm hareketlerimiz şu anda bilgi akışında işlenmek üzere depolanıyor. Kısa bir sürede neredeyse tüm hareketlerin bir bilgi akışı olarak sunuculara yönlendirileceği düşünülüyor. Bulut bilişim olanaklarının, depolama ve bilişim gücü sınırlarını ortadan kaldırması büyük verinin önünün açılmasına yardımcı olmuştur. Son yıllarda verilerin, boyut, çeşitlilik ve karmaşıklık anlamında sürekli büyümesi ve büyümeye devam edecek olması, büyük veri konusunu bir sorun olmaktan çıkarıp bulut bilişimle birlikte bir çözüm odağı haline gelmesi sağlanmıştır.
Teknolojinin, nesnelerin interneti, big data ve bulut bilişim ile çıktığı bu yolda, kullanıcılara kaçırılmaz imkanlar sunacağa benziyor.İlerleyen zamanlarda geliştirilecek yeni teknolojiler sayesinde bu ailenin büyümesi hedefleniyor.
Bulut Teknolojisi Hizmeti Veren Platformlar
►Dropbox (http://dropbox.com)
►Google Drive (http://drive.google.com)
►SkyDrive (https://skydrive.live.com)
►Cloud (https://cloud.google.com)
►Yandex.Disk (http://disk.yandex.com)
►Turkcell Akıllı Bulut (http://turkcellakillibulut.com)
►TTNET Bulut (http://ttnetbulutu.com)
►Ubuntu One (https://one.ubuntu.com)
►Box(http://box.com)
Bulut Bilişim Uygulamaları
►Karelport.com: Bulut üzerinden hizmetler, fırsatlar ve sosyal paylaşım olanakları sunan online iş çevresi
►Amazon Elastic Compute Cloud (Amazon EC2): Ölçeklenebilir ve kullanım kapasitesi kadar ücretleme yapılan Amazon.com’un bulut işlem gücü servisi
►Fizy.com: Bulut üzerinde müzik dinleme servisi
►Google Apps: Ofis, veri ve iletişim amaçlı online uygulamalar
►Salesforce.com: Salesforce’un müşteri ilişkileri yönetimi (CRM) servisi
Dropbox, farklı cihazlar üzerine kurabileceğiniz bir uygulamadır. Bu uygulamanın ana işleviyse, işlem yaptığınız cihaz ( tablet, akıllı telefon, masaüstü, laptop) üzerinde oluşturduğunuz dosyaların dropbox klasörüne yüklendiği anda bulut sunucuyla eşlenmesidir yani aynı dosyaların başka bir sunucuya kopyalanmasıdır. Bir diğer tanımı ise dosyalarınızı internette depolayıp, farklı cihazlarınız arasında eşitlemenize izin veren uygulamadır.
İşin güzel tarafı, örneğin iş bilgisayarınızda yaptığınız çalışmanın ev bilgisayarını açtığınızda ev bilgisayarında yer alan dropbox klasörüne eşlenmesidir yani dropbox sunucularında yer alan dosyaların sizin bilgisayarınıza inmesidir.Masaüstü, Android, iOS, BlackBerry, Windows Phone ve diğer platformlar için uygulamaları bulunan Dropbox’a yerleştirdiğiniz dosyalara internete bağlı cihazlarınızdan ulaşabiliyorsunuz.
Özellikle birden fazla cihaz üzerinde çalışan profesyoneller için oldukça pratik bir çözüm. Evde başla işte bitir ya da işte başla evde bitir.
Diğer önemli bir özellikse oluşturduğunuz dosyaları başkalarıyla paylaşabilmeniz. Her ne kadar wetransfer daha rahat bir paylaşma yöntemi gibi görünse de dropbox çok daha işlevsel bir çözüm.
Dropbox’un web üzerinden metin dosyası düzenleme, dosyalarınızı web bağlantıları yoluyla başkalarıyla paylaşma, Photoshop dosyalarını önizleme, takım çalışması yapma, dosyalar üzerinde arkadaşlarınızla tartışma, fotoğraf yedekleme gibi özellikleri bulunuyor.
Dropbox’un işlevlerinden faydalanmak için önce ücretsiz bir hesap açmanız ve ardından mobil ve PC istemcilerini indirmeniz gerekiyor. Başlamak için aşağıdaki adımları izlemeniz yeterli.
1. PC’de Dropbox web sitesini ziyaret edin ve mobil uygulamayı indirin (Android, iOS, Windows Phone).
2. Web sitesini veya mobil uygulamayı kullanarak yeni bir hesap oluşturun.
3. Oturum açtıktan sonra dosyalarınızı Dropbox’a yüklemeye başlayabilirsiniz.
Dropbox’ı yedekleme amaçlı kullanabilirsiniz, ancak tek yedekleme seçeneğinizin Dropbox olmamasında fayda var (eşitleme işlevi bazen işlerin karışmasına neden olabiliyor). Bunun yanında dosyalarınıza mobil uygulamadan çevrimdışı olarak ulaşamayacağınızı unutmayın. Son olarak ücretli üyeliğe geçmenin, gerçek bir sabit disk satın almaktan pahalıya gelebileceğini söyleyelim.
AirDrop, yakınınızdaki diğer Apple cihazlarla fotoğraf, video, web sayfası, konum ve bunun gibi daha birçok içeriği kablosuz olarak paylaşmanızı sağlayan bir özelliktir.
AirDrop, Apple’nin OS X ve iOS için tanıttığı bir ad-hoc (MANET) hizmetidir. Mac OS X Lion (OS X 10.7) ve iOS 7 ile tanıtıldı. Bununla, desteklenen Macintosh bilgisayarlar ve iOS cihazlar arasında posta veya yığın depolama aygıtı kullanmadan dosya transferi sağlar.
Airdrop’u kullanmak çok basit ve hızlıdır. Yalnız eski İOS sürümlerinde ve OS X sürümlerinde bu özellik yoktur. AirDrop ile içerik paylaşabilmek için iOS 7 üzeri iphone veya OS X Yosemite üzeri işletim sistemi olması gerekir.
Destekleyen cihazlar
iPhone 5 veya sonrası
iPad (4. nesil) veya sonrası
iPad mini
iPod touch (5. nesil veya sonraki modeller)
MacBook Pro 2008 (onu veya sonraki modeller)
MacBook Air (2010 sonu veya sonraki modeller)
MacBook (2008 sonu veya sonraki modeller)
iMac (2009 başı veya sonraki modeller)
Mac Mini (2010 ortası veya sonraki modeller)
Mac Pro (2009 başı veya sonraki modeller)
Ayrıca Wi-Fi ve Bluetooth açık olması gerekmektedir.
İPhone ve İPad için;
Açıp kapatmak için ekranın altındaki menüyü yukarı doğru kaydırın.
AirDrop’a tıklayın.
AirDrop ağınızı kimler görebilir onu belirleyin sadece kişiler yada herkes.
Dosya Paylaşma:
Fotoğraflar, safari, kişiler vb. birçok içeriği paylaşabilirsiniz.
Paylaşmak istediğiniz içeriği seçip paylaş butonuna tıklatın.
Airdrop ile paylaşmak için dokunun yazan yerden paylaşacağınız kişiyi veya cihazı seçin.
Paylaştığınız kullanıcının ekranına onay penceresi gelir kullanıcı reddete bilir yada kabul edebilir. Kabul ederse paylaştığınız içeriğe göre uygulama ile otomatik olarak açar.
Mac için;
Mac bilgisayarımızdan diğer apple cihazlarımıza dosya paylaşmak yada almak AirDrop ile çok kolay yapmamız gereken işlemleri sırasıyla aşağıda anlattım.
Mac’te AirDrop açma
Finder’ı açıp sol taraftan AirDrop menüsüne tıklıyoruz.
Sol alt köşeden açık hale getirip kimlerin göreceğini seçiyoruz.
Mac bilgisayarınıza AirDrop ile dosya atmak için aşağıdaki gibi AirDrop’u açanız gerekir.
Mac’te dosya paylaşma;
Mac bilgisayardan örneğin iphone video paylaşmak için ne yapmamız gerekir.
İlk önce paylaşmak istediğimiz dosyaya sağ tıklayıp > Paylaş > AirDrop seçeneğini seçmeliyiz.
Gelen pencerede paylaşmak istediğiniz cihazı seçip paylaşabilisiniz.
Ülkemizde yeni bir kavram olan e-devlet, verimliliği artırmak amacıyla ve çağdaş toplum olmanın bir gereği olarak ortaya çıkmıştır. Bu anlamda yönetenlerle yönetilenler arasındaki her türlü ödev ve yükümlülüklerin karşılıklı olarak “dijital ortamda” sürekli ve güvenli bir biçimde gerçekleştirilmesi anlamına gelmektedir.
Genel olarak açıklamaya çalıştığımız E-Devlet kavramının çeşitli eserlerde de farklı unsurları ön plana çıkarılarak tanımlandığını görmekteyiz. Bu çerçevede yapılan bir tanıma göre e- devlet çağdaş toplumlarda devlet ve birey ilişkilerinde, devletin vatandaşa karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu görev ve hizmetler ile, vatandaşların devlete karşı olan görev ve hizmetlerinin karşılıklı olarak elektronik iletişim ve işlem ortamlarında kesintisiz ve güvenli olarak yürütülmesi demektir.[1]
Benzer bir yaklaşımla “e-Devlet” kavramı, geleneksel devlet modeline göre daha ileri, temelde güçlü bir BT altyapısına ve uygulamalarına dayanan “daha iyi bir devlet yapısını” ifade etmektedir.[2]
Bir başka tanımda ise e-devlet; kamu kuruluşları, vatandaşlar ve ticari kurumlar arasındaki bilgi, hizmet ve mal alışverişlerinde bilgi teknolojilerinin kullanılarak performans ve verimlilik artışını hedefleyen devlet modeli olarak tanımlanmaktadır.[3] Devletin bilgi teknolojilerini yoğun olarak kullanmasının devletin yapısına olan etkilerine vurgu yapan Fountain ise bu yönetim modelini bilginin ve iletişimin dijitalleşmesi ile ilişkilendirerek bu modeli uygulayaan devletleri “sanal devlet”ler olarak tanımlamaktadır.[4]
e-Devlet projesi, en geniş anlamıyla daha iyi bir devlet yapısının oluşturulmasını amaçlar, yani e-Devlet, “e”den çok, “devlet”e odaklanmaktadır. e-Devleti oluşturan temel unsurlar, e-Şirket, e-Kurumdur e-Vatandaş. Her biri kendi içerisinde “e” olgusunu gerçekleştirmeye uğraşacak ve birbirinden etkilenerek güçlenip gelişecek ve giderek e-devlet oluşacaktır. e-Devlet’in sunacağı temel hizmetlerin yönü üç grupta toplanmaktadır Bu gruplar Devletten Devlete,Devletten Vatandaşa,Devletten iş Yaşamına şeklinde sıralanmaktadır…
Niçin e-Devlet ?
Küreselleşmenin hızla ilerlediği ve ekonomik anlamda sınırların ortadan kalktığı bir dünyada, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, Türkiye ile diğer gelişmiş ülkeler arasındaki açığı artırmaktadır. Türkiye’nin bu açığı kapatabilmesi ve Bilgi Toplumuna ulaşabilmesi için devletin, gelişmiş teknolojiyi kullanması ve yeni bir yapılanmaya gitmesi gerekmektedir. Bu yapılanma modeli, e-Devlet olarak belirtilmektedir. Fountain’ın da belirttiği gibi internet teknolojisinin yönetim üzerine etkilerinin önemi ve derinliği sadece sağladığı hızdan değil, koordinasyon, iletişim ve kontrol mekanizmalarını etkileme potansiyelinden de kaynaklanmaktadır; ki bu da örgütlerin doğasının köklü biçimde değişmesi anlamına gelmektedir [5]. bu bağlamda, e-Devlet ile amaçlananlar;[6]
Bunların gerçekleşmesi durumunda sağlanacak yararlar şunlardır;
e-Devlete geçerken atılması gereken öncelikli adımlar ise şu şekilde sıralanabilir:
Hukuksal Altyapı:Gerekli hukuksal düzenlemelerin yapılması şart.
Teknolojik Altyapı: Teknolojik alt yapı tasarımları gerçekleştirilmeli ve uygulamaya hızlı bir şekilde geçilmelidir.
e-Devletin Finansmanı: Finansman için klasik bütçe hazırlama usullerinin dışına çıkılmalı ve yeni modeller oluşturulmalıdır.
İnsan: Toplumun düşünülen ve planlanan sistemlere uyumu ve sistemi kullanması için gerekli eğitim sağlanmalı değişim yönetimi gerçekleştirilmelidir.
Hizmet Altyapısını Oluşturmak: Kullanıcıların en verimli ve etkili bir şekilde hizmet alabileceği teknolojiler belirlenmeli ve gerekli alt yapı oluşturulmalıdır.
Hizmet Mekanizmasını Oluşturmak: Servis mekanizmasını oluşturmak, sistem bileşenlerinin bir arada çalışma prensiplerini belirlemeyi gerektirir. Bilgiye ulaşma, saklama, paylaşma prensipleri servis mekanizması tarafından belirlenir. e-Devlette tüm birimler arasında etkin bir veri paylaşım sistemi oluşturulmalı ve içerik meydana getirilmelidir.
Güvenlik ve Gizlilik: e-Devlet hizmetleri, kullanıcılarının bilgilerini güvenli bir ortamda saklamalı, ve kullanıcılar gizlilik prensiplerinin uygulandığından emin olmalıdırlar.
Kritik Başarı Faktörlerinin Belirlenmesi: e-Devlet’e geçişte performans değerlendirmesi yapabilmek için kritik başarı faktörlerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Bir Koordinasyon Merkezinin Oluşturulması: En Önemli önceliklerden biridir. Bütün Kamu kurumlarının tek bir koordinasyon merkezinden yönetilmesi ve tek bir Devlet portalının oluşturulması gerekmektedir. Bunların yanı sıra bir diğer öncelik de sivil toplum örgütleridir (STÖ). e-Devlet mekanizmasını işler hale getiren devletler, STÖ’lerden büyük destek almışlardır. Bilgi teknolojilerine dayalı olarak organize olmuş sivil toplum örgütlerinin, Devlet organizasyonlarına katkıları oldukça yüksek boyutlarda olacaktır. Özellikle Devletin bu hizmetleri kullanacak vatandaşlar ile ilgili kararların (mevzuat, kanun, yönetmelik vb.) alınması sürecinde STÖ’lerin desteğini alması hem kararların etkiliğini artıracak hem de devlet ve vatandaşlar arasında güven duygusunun gelişmesine yardımcı olacaktır. [ 8 ]
Günümüzde e-devlet devlet yönetimlerinin vazgeçilmez unsurları olarak karşımıza çıkmaktadır.
[1] Arifoğlu, A., A. Körnes, A. Yazıcı, M.K. Akgül ve A. Ayvalı (2002), E-Devlet Yolunda Türkiye, Türkiye Bilişim Derneği: Ankara. s.12
[2] OECD (2003a), The e-Government Imperative: Main Findings, Policy Brief, OECD Observer, March 2003.
[3] Türkiye Bilişim Derneği (2002), a.g.e, s.22
[4] Fountain J.E. (2005).Central Issues in the Political Development of the Virtual State. The Network Society and Knowledge Economy, Portugal in the Global Context, Lisbon, 4-5 Mart 2005. s.2
[5] Fountain J.E. (2005). ag.e.,s.3
[6] Başbakanlık (2002), “Bilgi Toplumuna Doğru: Türkiye Bilişim Şurası Taslak Raporu”, Türkiye Bilişim Şurası, Ankara,s.212
[7] Başbakanlık (2002), a.g.e Ankara,s.212
[8] Türkiye Bilişim Derneği (2002), a.g.e, s.29-30
nümüzdeki internet kullanıcılarının tarayıcılarını çalıştırdıklarında ana sayfa linki olan Google.com; hepimizin bildiği bir arama motorundan çok daha öte bir yapıya sahip. Dünyanın en değerli ve en çok kar eden şirketleri arasında olan Google sadece bir arama motoru mu ?
Google’ı çok büyük bir bilgisayar bilimi ile yazılmış ve geliştirilmiş tamamen kullanıcı dostu bir arama motoru olmaktan ziyade, kendi içerisinde pek çok araçları barındıran web teknoloji grubu olarak basitçe tanımlanabilir. Bugün bilinen ve Google imzalı pek çok web teknolojisi sayılabilir. Ancak ülkemizde en çok kullanılan 3 özelliğinden bahsedilebilir, Gmail (Google mail), Google maps ve Google maps’in bilgisayarda kullanamak için çıkardığı program olan Google Earth. Google esasen bunlarla sınırlı değil. Bunlarla beraber kullanıcıların internaktif ortama aktarabilecekleri heran heryerde işlemlerini görebilecekleri pek çok çözümü ve aracı bünyesinde barındırıyo. Bu pek fazla bilinmeyen araçlarına geçmeden önce belki de arama motorunu hergün pek çok kez kullanıyorken aklımıza gelmiştir. Google istediğimiz herhangi bir kelimenin karşılığı olarak onca siteyi nerden biliyo? Bu site nerden girdi dünyamıza nasıl başlandı? İlk Google nasıl bir şey di ? Biraz bunlara değinelim.
Google’ ın Tarihçesi
Larry Page ve Sergey Brin başlangıçta tez çalışması olarak BackRub adlı bir arama motoru üzerinde çalışmaya başladılar. Amaçları dev bir bilgi yığını olan interneti bölümlemek ve arananları daha kolay bulunabilir bir hale getirmekti. Bunun için yeni bir teknoloji geliştirirler. Bu teknoloji, interneti klasik motorlara göre daha farklı bir şekilde inceliyordu. Bu yüzden kısa sürede adları tanınmaya başladı. Google başlangıçta google.stanford.edu adresinde faaliyete geçti ve depolama için kullanacakları terabytelık diskleri Larry’nin yurt odasına koyuyorlardı. Bu arada da tasarılarını ticari hayata geçirmek için girişimci aramaya başladılar.
Yahoo’nun kurucusu David Filo ile bir görüşme ayarlanır. David onlara tasarılarını geliştirmelerini ve belirli bir noktaya geldikten sonra müşteri aramalarını tavsiye eder. Büyük şirketlerin ilgilerini çekemeyeceklerini anlayan ikili kendi başlarına devam etmeye karar alırlar. Ama bu seferde veri merkezi kurarken kullandıkları kredi kartları başlarına dert olmaya başlar.
Bu sırada Sun Microsystems’in kurucularından Andy Bechtolsheim kendileriyle görüşmek ister. Fikri beğenir ve çok acelesi olduğundan Google adlı şirkete 100.000 dolarlık bir çek yazar. Ama böyle bir şirket var olmadığından parayı bir süre tahsil edemezler. Daha sonra yakınlarından topladıkları 1 milyon dolar sermaye ile 7 Eylül 1998 de bir arkadaşlarının garajında Google’ı kurarlar. Aynı yıl PC Magazine adlı derginin Google’ı en iyi 100 site arasında göstermesi ve yılın en iyi “arama motoru” seçmesi arama motorunun tanınırlığını katlamıştır.
Google Teknolojisi
Google’ın arama teknolojisi ve kullanıcı arabirim tasarımı Google’ı günümüzün ilk-nesil arama motorlarından farklı kılar. Sadece anahtar sözcük veya meta arama teknolojisi kullanmak yerine, Google en önemli sonuçları ilk getiren, gelişmiş PageRank™ teknolojisine dayanır.
PageRank ağ sayfalarının önemini nesnel bir ölçeğe uyarlar; bu 500 milyon değişken ve 2 milyar terimden oluşan bir denklemin çözülmesiyle hesaplanır. PageRank ağın çok sayıda bağlantılı yapısını düzenleyici bir araç olarak kullanır. Doğal olarak, Google, Sayfa A’dan Sayfa B’ye kurulmuş her bağlantıyı, Sayfa A’dan Sayfa B’ye bir “oy” olarak yorumlar. Google bir sayfanın önemini aldığı oylarla belirler. Google ayrıca oyu veren sayfayı da inceler.
Google’ın karışık ve kendi kendileştirilmiş arama yöntemleri, insan müdahalesine engel olur. Diğer arama motorlarından farklı olarak; Google, hiç kimsenin daha yüksek listeleme yapamayacağı ve ticari amaçla sonuçları değiştiremeyeceği bir şekilde yapılandırılmıştır.
Google teknolojisi kısaca bu şekilde tanımlansa da aslında tescillenmiş PageRank teknolojisi google’ı Google yapan en önemli teknolojidir. Yukarıda kısmen tanımlamış ve anlatmış olsam da PageRank haftalarca anlatılacak, yüzlerde sayfaya sığmayacak bir allagoritma ve mantığa sahiptir. Yukarıda belirtilen tanım karmaşık gelebilir bu yüzden kısaca tanımadıktan sonra merak edenler için çok daha ayrıntılı anlatacağım.
PageRankTM Nedir?
PageRank TM (sayfa değeri) Google’ın aranan siteye koyduğu kendi içerisinde denklem ve hesaplama formülü bulunan sayfa oyu değeridir. Bu değer 0 ile 10 arasında değişir. Basit bir mantıkla sitenin ziyaret edilme yüzdesi ve var olan web sitenizin başka web sitelerinde linklerinin bulunması, bu bulunan linklere bağlı olarak, linkinizin bulunduğu web sitesinin sizin web sitenizin içeriği ile benzerlik göstermesi yüzdelerinin birleşiminin matematiksel hesaplarla bir değer atanmasıdır. PageRank değeri 0 ile 10 arasında değişsede asla 10 değerini alamaz. Bunu matematikteki limit mantığı ile açıklarsak nasıl limit sonsuza giderken asla sonsuz olamazsa buda bu mantığa dayanır. Çünkü, pagerank değerinin 10 olması demek; dünya üzerinde aktif yayın yapan her web sitesinde sizin web sitenizin linkinin olması bununla beraber her web sitesinde bulunan içeriğin sizin web sitenizle %100 oranında ilişkili olması gerekir. Bir kıyasla PageRank değerini üreten Google kendi sitesi olan Google.com un bugun PageRank değeri 8.4 civarındadır.
PegaRankTM (sayfa değeri) mantığını biraz daha açarsak,
Sayfa Değeri, sitenin doğal yapısına ve link içeriğine uygun olarak sitenin değerinin bir göstergesidir. Google, bir linki A sayfasından B sayfasına, B sayfası için A sayfasını kullanarak bağlar. Aynı zamanda sayfanın hakkının yenmemesi için bazı içerik analizleri de yapar. Kendisini “önemli” yapan kriterlerde iyi yerlerde olan bir site önem sıralamasında diğer sitelerin üzerine çıkacaktır. Yani bir sitenin Google Arama sonuçları sıralamadaki yeri onun için önemli olan birçok kriterlerin birleşimi sonucunda belirir.
Önemli, yüksek kalitesi olan siteler, Google’ın her arama yapıldığında hatırladığı, daha yüksek PageRank’a (Sayfa Sıralaması) sahip olurlar. Tabiki, önemli sayfalar eğer aradığınız sorgu ile uyuşmuyorsa size bir şey ifade etmezler. Bu sebeble, Google aramalarınızda hem önemli hem de konu ile ilgili sayfaları bulmak için PageRank’i karmaşık bir metin uyuşma tekniği ile birleştirir. Google aradığınız terim’in kaç defa sayfada görüntülendiğininde ilerisine gidip o sayfanın içeriğini tüm yönleri ile inceleyip (ve o sayfaya link veren sitelerin içeriğini) sizin sorgunuza iyi bir sonuç mu diye karar verir.
Google, aynı zamanda spam amaçlı siteleri Google Ban ile cezalandırıp tüm indexlerini silerken, yeni açılan sitelerinde hızlı bir şekilde arama sonuçlarında yükselmesini engelleyen Google Sandbox sistemlerini de kullanmaktadır. Sandbox’a giren bir site 3-6 ay boyunca ne kadar iyi olursa olsun, Google tarafından denenir ve belirli bir sürenin sonunda arama sonuçlarında daha iyi bir yere getirilir.
Ancak site sıralamasını etkileyen tek parametre PageRank değildir. Site sıralamasını esasen “alakalılık” ve “önemlilik” değerlerini kombine etmeye çalışan Google algoritması için de Topic Sensitive Page Rank olarak tartışılan kavramın etkili olduğu düşünülmektedir. Google bize pagerank konusunda bazı bilgiler vermiştir. Elimizde olan veriler şunlar: – Dünyadaki tüm sitelerin pagerankı toplamı 1 sayısına eşittir. – Pagerankın Google tarafından açıklanan resmi formülü aşağıdadır: A sitesi için pagerank bulma formülü şu şekildedir.
PR(A) = (1-d) + d (PR(T1)/C(T1) + … + PR(Tn)/C(Tn))
formüldeki değişkenler şunlardır:
PR(A)= A sitesine ait pagerank degeri.Tüm siteler için ilk başta 1 kabul edilimektedir. d = “damped down” faktörü denilen özel bir katsayı ve 0.85 kabul edilmekte.Pi sayısı gibi özel bir katsayı. PR(Tn) = A sitesine link veren herhangi bir sitenin pagerank degeri. C(Tn) = A sitesine link veren sitenin başka sitelere verdigi link sayı adeti.
Sen bana link ver ben sana link vereyim mantığının incelemesi
d= 0.85 PR(A) = (1 – d) + d*(PR(B)/C(Tn)) PR(B) = (1 – d) + d*(PR(A)/C(Tn))
Degerleri yerine koyarsak : PR(A)= A sitesine ait ilk pagerank degeri ilk başka biz 1 kabul ediyoruz. d= 0.85 katsayı değerinde olduğunu google bize söylüyor. PR(B)= B sitesine ait ilk pagerank degeri 1 kabul edildi. C(Tn) =1 dir. Yani A sitesinden ve B sitesinden dış dünyaya verilen link sayısı adeti 1 oldugundan 1 alıyoruz. Eger A sitesi başka sitelerede link vermiş olsaydı verdiği link sayı adetini yazacaktık. Yukarıdaki örnek için sadece bir adet siteye link verildiğinden 1 rakamını yazıyoruz denkleme.
PR(A) =(1-0.85) + 0.85*(1/1) = 0.15 + 0.85 x 1 = 1
PR(B) =(1-0.85) + 0.85*(1/1) = 0.15 + 0.85 x 1 = 1
Sistemin ortalama pagerank değerlini Kontrol edelim Pr(A)+ Pr(B)=2 2 /2 (Sistemde iki adet site mevcut oldugundan)=Sistemin ortalama pagerankı= 1
En basit iki siteli link degişim örnekli şu matematiksel denklem ile bile görüldüğü üzere Sen bana link ver ben sana link vereyim olayında pagerank falan kazanılmıyor. Link degişmezden öncede pagerank degeri 1 idi link degişimi yaptıktan sonrada pagerank degeri yine 1 oldugunu gördük ve ispatladık.Bu ispatı google matematik formülü ile yaptık.
Bir webmasterın mantıklı bir link degişimi yapabilmesi için en az iki tane sitesi olmalı. 1 tane ana sitesi olmalı bir tanede yedek sitesi olmalı. Yedek sitesi ile link toplamalı orada biriken link gücünü anasitesine göndermelidir.
Çapraz link degişimi yapılırsa ancak o zaman pagerankında artış gerçekleşiyor. Ama Türkiyedeki bir çok webmaster arkadaşımız sen bana link ver, ben sana link vereyim mantığı içinde oldugundan ülkemizdeki sitelerin pagerank degerleri düşük seviyelerdedir. İşte olayın matematiksel yaklaşımı bu şekildedir. Pagerank=matematiktir. Google Türkçe siteleri sevmiyor falan gibi basit düşünceler yerine, matematiksel modelleme ile olaya yaklaşırsak daha yüksek pagerank degerliklerine bizim türkçe içerikli sitelerimizinde kavuşacağını görmüş olduk.
Özet: Sitene link veren adamın sitesinde ne kadar çok link varsa senin hissene o kadar az pagerank düşünüyor. Karşılıklı link değişimi yapılırsa pagerank artmıyor.
PageRank değerinin çalışma prensibini şekillendirirsek;
Şeklinde bir görüntü ile karşılaşırız.
Google anlatma bitmeyen bir boyutta ilerlemiş ve ilerlemeye devam etmektedir. Şirketin GooglePlex denen merkez ofisi Kaliforniya’da bulunur ve tüm dünyada 20,000 civarında kişi çalıştırır. Şirketin sermaye ortakları, Kleiner Perkins Caufield & Byers ve Sequoia Capital’ı kapsıyor. Şirket ayrıca, içerik sağlayıcı şirketlere özel web arama çözümleri de sunuyor. Google’ın piyasa değeri 2007 sonu itibariyle 219 milyar Amerikan dolarıdır. Bu rakam ABD borsalarının en büyük 5. şirketi olduğunu göstermektedir.2005 yılı sonu ise değeri 114 milyar dolardı. Google allagoritmasından ve çalışma mantığından bukadar bahsettikten sonra biraz daha bilinmeyen araçlarına geçelim.
Yazının başında bahsettiğim bilinen “Gmail”, “GoogleMaps”, “GoogleEarth”, web tarayıcısı “ GoogleChrome” gibi araçları için bilinmeleri ve kullanılıyor olmalarına rağmen anlatılacak pek çok özellikleri var. Bu yazımda pek çok kişinin aktif olarak kullanmadığı ve kullanmalarını şiddetle tavsiye ettiğim, “GoogleCalender”, “GoogleAnalytics” ve “GoogleDocs” dan bahsedeceğim.
“GoogleCalender” (Google Takvim)
İlk açtığımızda her bilgisayar programında, elimizde taşıdığımız cep telefonlarının hepsinde bulunan klasik bir ajandaya benzese de içlerine girdiğimizde ve kullanmaya başladığımızda aslan bilindik klasik ajanda programlarında çok daha farklı olduğunu görebiliriz. Sıradan ajanda özelliklerini içinde bulundurmasının yanında en önemli özelliklerinden bir tanesi herhangi bir tarihe ve zamana koyduğunuz bir aktiviteyi, aktiviteden önceki istediğiniz bir zamanda size haber vermesidir. Bu cümleden sonrada elbette “e ne var bunda bunu yapması lazım zaten” cümlelerini duyar gibiyim. Google’ın farkı bu hatırlatmayı isterseniz mailinize isterseniz cep telefonunuza SMS olarak atması ve bunu ücretsiz olarak sağlamasıdır. Tabiki özellikleri burada bitmiyor. Bugün türkiyede internet kullanan insanların %70’inden fazlası Facebook kullanmakta ve bunu pek çok etkinlikten haberdar olmak için kullanmaktadır. Bu etkinlikler içerisinde kişilerin oluşturdukları organizasyonların yanı sırada otomatik olarak listenizdeki kişilerin doğum günleride gözükmekte. Ancak bu aktiviteleri öğrenebilmek için Facebook üzerinde online olmanız gerekmektedir. Google takvim farklı şuradadır; Google Takvim in paylaşım özelliği sayesinde Google Hesabı olan herhangi bir kişiye oluşturduğunuz etkinlik kaydını veya bütün takviminizi paylaşabilirsiniz. Bu olay Google takvim in en önemli özelliklerinden bir tanesidir. Güzelliğini bir örnekle açıklamaya çalışacağım. Örneğin arkadaşlarınızla belirlediğiniz bir günde buluşacaksınız ve bunu duyurmak istiyorsunuz. Google takviminiz üzerinde bunun etkinliğini açtınız, Google mail kullanan arkadaşlarınıza tek tek bunun davetiyesini gönderebilirsiniz. Bu davetiye her kişinin mailine ulaşır, maili açan kişi davetiye linkine tıkladığında davet kabul edilmiş olur ve kişinin takvimine o gün eklenir. Eğer kişi yada kişilerde hatırlatma şekli olarak Telefonla hatırlatma kullanıyorlarsa sizin önceden hatırlatmasını istediğiniz zamanda herkese o etkinlik SMS olarak gidecektir. Bir güzel yanı daha etkinlikte herhangi bir değişiklik yaptığınızda (günü ve saati gibi) bu değişiklik için tekrardan davet göndermek zorunda olmamanız. Değişiklikleriniz otomatik olarak daveti kabul eden arkadaşlarınızın takvimlerinde de değişecektir.
Google takvimin önemli özelliklerinden bir tanesi oluşturduğunuz bir takvimin paylaşılabilmesi ve paylaşılan bu takvimin kolaylıkla başka kullanıcıların kendi takvimlerine ekleyebilmesidir. Örneğin kendi hesabımda üniversitenin vize ve final programını oluşturdum veya ders programını, bu takvimi paylaştım. Bunu aynı Google da arar gibi arama kelimeleri ile kişiler takvim aradılar. Aranıp bulunan takvimi listelerine eklediler. Bunun sonucunda aynı takvim kendi hesabınızda da karşınıza gelecek ve gene belirlenen zamanlarda uyarılar sms veya mail yoluyla size ulaştırılacaktır.
“GoogleAnalytics” (Google Analiz)
Kısaca bir web sitesini analiz etmek amacıyla tasarlanmış tamamen ücretsiz bir araçtır GoogleAnalytics. Amatör düzeyde bir web tasarımcı olarak yıllarca pek çok ücretsiz veya ücretli olarak web sitelerine yapılan girişleri kontrol etmek için araçlar kullandım. Bunların yetersiz olduğu durumlarda biraz daha ayrıntı göstermesi için çok fazla kodla boğuşmak gerekti. İşte “GoogleAnalytics” tam burada imdada koşuyor.
“GoogleAnalytics” web sitesine istediğiniz herhangi bir sayfanın içeriğine eklenen ufacık bir kod ile; web sitenine yapılan ziyaretleri öle bir istatistikle tutuyor ki, daha da ileriye gidip site üzerinde hangi bölgelere daha çok tıklanmış, sitenin nerelerine reklam vermek sizin için daha karlı olur gibi tahmini analizler sunup kullanıcıya yol bile gösteriyor. İşin en güzel kısmı ise bu hizmetlerin hepsini ücretsiz olarak sunuyor her zamanki gibi.
Google analizi anlatmakla bitmez. Google’ın bütün araçlarında olduğu gibi analizin de arayüzü bilgisayar kullanmaya yeni başlayan bir kullanıcı için bile oldukça basitleştirilmiş ve dilimizi de destekliyor.
Analizin sunduğu istatistik bilgilerine kısaca değinecek olursak
Google analiz başlı başına web sitenizin nasıl işlediğiniz sizden daha iyi bilerek bunu size anlatan özel asistanınız gibi bir davranış gösteriyor. Kısacası bir webmasterın (Web tasarımcı) aklından geçen istekler ve çok daha fazlası Google analizde mevcut.
“GoogleDocumentsTM”
Size bir mail atıldı, bu mail içerisindeki eklerde bulunan Office belgelerini okumanız, değerlendirmeniz, düzenlemeniz, değişiklik yapmanız ve tekrardan mail atmanız gerekti. Böyle bir durumda zoraki bulduğunuz bir bilgisayarda var sayalım ki Office programı yok, “ne yaparsınız ? “ sorusunun cevabını karşılamak için geliştirilmiş bir araç olmaktan çok öte tam bir Office yazılımını web2 teknolojisi üzerine kurarak kullanıcıların hizmetine her aracında da olduğu gibi ücretsiz olarak “GoogleDocuments” ile sunuyor. Google döküman tam bir web üzerinde Office ara yüzüne sahip bilgisayarınızdaki bir browser tarafından çalıştırılan, web üzerinde sizin adınıza açılmış bir yükleme alanı üzerine dosyalarınızı kaydeden bir Office programı aslında. Google döküman ile bilgisayarınıza yüzlerce dolar ödeyerek yüklenilen Microsoft Office sürümleri birebir benzerlik gösteriyor. Özellikleri arasında hiç bir fark yok. Aksine Google döküman bütün bu işlemleri interaktif ortama taşımış olmasının avantajlarını kullanıyor. Mesela hazırladığınız bir Office word belgesini Google dökümanlara yüklediniz veya zaten Google döküman ile oluşturduğunuz bir belgeniz var. Bunu listenizdeki kişiler ile veya istediğiniz kişiler ile mail adresleri aracılığı ile paylaşabilirsiniz. Paylaştığınız kişiler bu belgeyi görebilir veya sizin yetkileriniz doğrultusunda değiştirebilirler. Böylece mail atmak yada maile eklemek karşınızdaki ile yaşanacak format sorunları, gönderdiğiniz kişinin bilgisayarında Office programı olup olmaması gibi sorunları ortadan kaldırmış olursunuz.
Google dökümanların bütün Office biçimlerini (word, Excel, Powerpoint, PDF) yanı sıra bir özelliği ve benim en beğendiğim özelliği form oluşturmadır. Bu bir konu üzerinde pek çok insanın fikri gerekti. Mesela bir anket gibi soracağınız sorulara verilecek cevaplar gibi. Bunu Google dökümanların içerisinde form oluşturarak , oluşturduğunuz bu formu arkadaşlarınıza mail atarak ( mail atılması sonucunda mail ekranında direk olarak görüntülenir.) paylaşabilir, paylaştığınız kişilerde gönderdiğiniz formu doldurur sadece bir gönder butonuna tıklayarak sizin hesabınızdaki formunuzun databankına kayıt olur. Üstelik bu kayıt alanı bilindik Excel formatı gibi satır ve sütünlardan oluşur. Okuması ve işlemesi çok kolaydır. İstediğiniz formatta bilgisayarınıza kaydedebilirsiniz.
Diğer Google Araçlarına kısa kısa
Bu zamana kadar anlattıklarımın her biri birer dosya konusu olacakken 3-5 satıra sığdırmaya çalıştık. Ancak bunların yanında kısa kısa en azından adından bahsedip dikkatinizi çekmek isteyeceğim birkaç aracı daha var google’ın.
GoogleTranslate: bahsedilmesi gereken araçlardan bir tanesi dünya üzerindeki bilinen ve kullanılan 51 dil de kendi aralarında çeviri yapabilen bir araç. Bu çeviri yapılan diller arasında Türkçede dahil. Türkçe bir kelimeyi Malezya diline çevirebilirsiniz.
GoogleNews: Günümüzde artık gazetelerin yerini bile internet haberciliği ve haber siteleri aldı. Google böyle bir zamanda imdadımıza yetişmiş. Mesela internette ençok okunan haberlerin istatistiklerini tutup , bizim adımıza interneti dolaşarak bize sunuyor. Bunun yanında bir haberin hangi haber sitelerinde yayınlandığını göstermekte. En güncel ve en hit haberleri karşımıza getirip aslında bizi bir uraştan daha kurtarıyor Google.
GoogleBlogger: Günümüzde artık kişisel kullanıcıların yazılarını, hayatlarındaki kesitleri, bir konuyu anlatmak için, bildiklerini paylaşmak için paylaştıkları alanlar bloglar. Google bu konuda da geride kalmıyor.
GoogleAkademik: Akademik bir yayın aramak. Bir tez bir makale gibi uluslar arası alanda kabul görmüş araştırma yazılarını internette arama kelimeleri ile aramak için googleın geliştirdiği muhteşem bir araç.
GoogleKitap Arama: bir kitap arıyorsunuz, sadece ismini veya sadece yazarı gibi tek bir özelliğini biliyorsunuz. Kitabı nerden temin edebileceğiniz, hangi yayın evinden kaç yılında çıktığına kadar bütün özelliklerini aradığınız kelimeye göre getiren muhteşem bir kitap arama motoru.
Google SketchUp: 3B modeller oluşturmak, bu modelleri değiştirmek ve paylaşmak için kullanabileceğiniz bir yazılımdır. Öğrenmesi diğer 3B modelleme programlarından daha kolaydır. Birçok kullanıcının bu uygulamayı kullanmasının nedeni de budur. SketchUp uygulamasının basitleştirilmiş araç kümesini, yardımlı çizim sistemini ve karmaşık olmayan görünümünü şu iki noktaya yoğunlaşmanıza yardımcı olmak için tasarlandı.
GoogleTalk: Google Mesajlaşma, sesli ve görüntülü konuşma yazılımları arasında da geride kalmadı. Kendi testlerime göre ise bence en iyisini yaptı.
Bunların yanında Google şimdilik adı internette Chrome olarak dolaşan işletim sistemini çıkarmaya hazırlanıyor. İnterneti biraz dolaştığınız ilk ekran görüntülerini görmeniz mümkün ve Googleın hazırladığı her araç gibi ekran görüntülerine bakmak bile insanı heyecanlandırmaya yetiyor. Şuan için piyasanın işletim sistememi konusunda tek hakimi olan Microsoft; tahtını interaktif ortam ve web2 teknolojileri konusunda Google’a bırakmışken, işletim sistemi konusunda bırakacak gibi gözüküyor. Microsoft Ceo’su Steve Ballmer katıldığı her konferansta Google chrome işletim sistemini eleştiriyor olması aslında google’ın nedenli etkili bir işletim sistemi ile geldiğinin habercisi.